YM0A. Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu AABK, 21 Mart Newroz Bayramı’nı kutladı. Farklı coğrafyalarda farklı anlamlar yüklense de Newroz’un özünde insanlığın, doğanın huzura ve barışa uyanış daveti olduğuna vurgu yapılarak, “21 Mart farklı kültürler kimliklerin/renklerin eşit haklarla, eşit koşullarda, birarada yaşamasıdır. Yunus Emre’nin dediği gibi Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım, sevelim, sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz’ dediği gündür” denildi. Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu AABK, Newroz/Nevruz Bayramı’na dair yazılı açıklama yaptı. Alevi inancında Sultan-ı Nevruz/Newroz’un evrensel bir varoluş, insan, Hakk ve doğa birliğinin uyanışı olduğu ifade edilen açıklamada, canlı cansız tüm varlıkların bu günde yenilerek uyandığı ifade edilerek, “Newroz/Nevruz Alevilerin, Türklerin, Kürtlerin, Farsların, Arapların, Afganların, Urduların, Asya, Mezopotamya, Balkanlar ve Ortadoğu gibi bir çok coğrafyanın kadim halkların asırlara yayılmış bir şenliği ve barış bayramı olarak kutlanır” diye belirtildi. Açıklamada ayrıca AKP-MHP iktidar blokunun demokrasi, hak ve hukuk ihlalleriyle muhalefete, farklı düşünenlere ve farklı kültürel kimliklere yönelik ayrımcı, baskıcı ve inkarcı politikalar izlediğine vurgu yapılarak, iktidarın kamuoyuna duyurduğu insan hakları eylem planının tümüyle bir aldatmacadan ibaret olduğuna dikkat çekildi. Geçtiğimiz günlerde vekilliği düşürülen HDP Milletvekili ve insan hakları savunucusu Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun gözaltına alınmasının hukuk dışı olduğu dile getirilen açıklamada, HDP’ye açılan kapatma davası ile birlikte kadınları koruyan İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinin, iktidarın kendisini korumak için uyguladığı hukuk dışılığın göstergesi olduğu belirtirdi. “NEWROZ/NEVRUZ FARKLI KÜLTÜRLERİN-RENKLERİN İBR ARADA YAŞAMASIDIR” Açıklamada şunlar kaydedildi Newroz/Nevruz Alevilerin, Türklerin, Kürtlerin, Farsların, Arapların, Afganların, Urduların, Asya, Mezopotamya, Balkanlar ve Ortadoğu gibi bir çok coğrafyanın kadim halkların asırlara yayılmış bir şenliği ve barış bayramı olarak kutlanır. Her halk ve coğrafyalarda bu güne dair farklı anlamlar yüklensede ve değişik uygulamalar görülsede, özünde insanlığın ve doğanın huzura ve barışa uyanış davetidir. Alevi inancında Sultan-ı Nevruz/Newroz evrensel bir varoluştur. İnsan, Hakk ve doğa birliğinin uyanışıdır. Doğanın bereketini insanlığa hakça sunmasıdır. Yani doğa ile insanın ve Hakk’ın vahdet oluşudur. Canlı cansız tüm varlıkların yenilenmeye uyanış günüdür. 21 Mart farklı kültürler kimliklerin/renklerin eşit haklarla, eşit koşullarda, birarada yaşamasıdır. Yunus Emre’nin dediği gibi “Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım, sevelim, sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz” dediği gündür. 21 Mart halkların kardeşliğidir. Hace Bektaşi Veli’nin “Yetmiş iki millete bir gözle bakmayan halka müderris olsa da; Hakk’a âsîdir” dediği toplumsal barış günüdür. “İNSANIN, DOĞANIN VE TOPLUMSAL BARIŞIN YENİLENMESİNE DAVETTİR” Newroz/Sultan-ı Nevruz halayların çekilip, barış türkülerinin söylendiği, ateş üstünden atlayanların dileklerini tuttuğu, Alevilerin Sultan Nevruz ile Cem olup, lokmaların paylaştığı binlerce yıllık geleneğin adıdır. Halklara ve haklara saygıdır. Evrenseldir çünkü, Nevruz, Newroz, Novruz, نوروز , Nooruz, Noruz, Nawrız, Navro, Nowruz ve Navrez ve Sultan-ı Nevruz Cemi gibi isimleri vardır. Evrenseldir. Çünkü her dilde şarkılar ve türkülerle kutlanır. Alevi, Bektaşi ve Kızılbaş inancında Şahı Merdan Ali’nin doğum günü ve cem olunurken, Kürtler’de direnişin, başkaldırının simgesi Demirci Kawa efsanesiyle birlikte yeni günün bir bayramıdır. Newroz kadimden bugüne uzanan bahara uyanmanın ve “yenilenmenin” mesajıdır. İnsanın, doğanın ve toplumsal düzenin barış ve huzur için yenilenmesine davettir. Zalimlere mazlumların, kötülere iyilerin, ezenlere ezilenlerin, sömürenlere sömürülenlerin hak ve adalet çağrısıdır. Eşitliğe, paylaşıma, dayanışmaya, ortaklaşamaya ve sevgiye davettir. Newroz doğayı tahrip edenlere, doğayla, tabiatla, börtü böcekle uğraşmayın mesajıdır. “AKP-MHP BLOĞU MUHALEFETİ VE İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI HEDEF ALIYOR” Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu olarak 21 Mart Newroz/ Sultan Nevruz mesajımız var; İnsanlık onuru ve hakları için adalet ve hukukun evrensel değer ve ilkelerine uyulmasını istiyoruz. Bu nedenle çağrımız öncelikle demokrasi, hak ve hukuk ihlalleriyle muhalefeti, farklı düşünenleri ve farklı kültürel kimliklere yönelik ayrımcı, baskıcı ve inkarcı AKP-MHP iktidar blokunun Türk İslam Sentezi politikalarınadır. AKP-MHP iktidarının kamuoyuna duyurduğu “insan hakları eylem planı” tümüyle bir aldatmacadan ibaret olup, insan haklarına ve savunucularına yöneliktir. HDP Milletvekili ve insan hakları savunucusu Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesi keyfi ve hukuk dışıdır. Bu kararın ardından zaman geçirmeden, HDP hakkında kapatma davasının açılması, İnsan Hakları Derneği Başkanı Avukat Öztürk Türkdoğan’ın gözaltına alınması, hukuki değil, AKP-MHP iktidarının siyasi kararıdır. İnsan hakları savunucularına uygulanan baskılar, HDP’li Gergeroğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesi ve HDP’ye açılan kapatma davası, Kadınları şiddetten ve tecavüzlerden koruyan İstanbul Sözleşmesini fesih etmesi, iktidarın krizinin derinleştiği ve iktidarlarını korumak için hukuk dışılığın ayyuka çıkmasının göstergesidir. “HALKIN İRADESİNE YÖNELİK SALDIRILARI KINIYORUZ” AABK olarak, AKP-MHP iktidarının etnik ve dinci milliyetçiliğine dayalı biat toplumunu dayattığı, “Eylem Planı”nın, farklı kimliklerin ve düşünenlerin bir arada yaşama hakkına yönelik olduğunu biliyoruz. Toplumu etnik ve dinsel temelde bölmeye yöneliktir. Halkın iradesine, örgütlenme ve düşünce özgürlüğü haklarına yönelik saldırıları ve kararları kınıyoruz. 21 Mart Newroz/Nevruz gününde, ülkeyi krizlerin ateşlerine sürükleyenlere inat, Newroz ateşinin üzerinden atlayarak, Newroz dileklerimizi adalet, barış, özgürlükler, demokrasi, laiklikten yana tutacağız. AABK olarak zalimin karşısından, mazlumların yanında duran anlayışımızla, kapatılma davasına ve milletvekilleri düşürülen HDP ile dayanışma içinde olacağız. Kürt sorununda demokratik ve siyasi zeminde barışçıl çözümü savunmaya devam edeceğiz. Newroz zalim krallardan kurtuluşun ve insanlığın ilkbaharına uyanış günü olması dileğiyle Nevruz, Newroz, Novruz, نوروز , Nooruz, Noruz, Nawrız, Navro, Nowruz ve Navrez ve Sultan-ı Nevruz!un kutlu olsun. Newroz ateşi üzerinden atlarken tuttuğunuz dilekleriniz kabul görsün. HABER MERKEZİ Ana Sayfa İletişim EN 2019-11-02 Bir Kelime, Üç Anlam Kültür anlam bakımından belki de tarih boyunca gelmiş geçmiş en karmaşık birkaç kelimeden biridir. Çağdan çağa sürekli anlamı değişir. Kelimenin bilinen en eski anlamı bitki tohumları ya da hayvanların bilinçli bir şekilde insan eliyle yetiştirilmesi ve yeniden üretilmesiyle ilişkilidir. Nitekim İngilizce'de tarım agriculture kelimesi, kültür culture kelimesinden türemiştir. On sekizinci yüzyıla bakıldığında kelimenin sanatla bağdaşmış olduğu görülür. Bu bağlamda kültür; müzik, resim, heykel, tiyatro, edebiyat anlamına gelmekte ve söz konusu sanat dallarında ortaya konan eserleri anlayabilecek zevke sahip kişiler ise “kültürlü” olarak tanımlanmaktadır. Yani kültür, belirli bir zümreye aittir ve ona sahip olmak belirli bir çaba gerektirir. Kültür bu anlamını henüz yitirmemekle birlikte, günümüzde artık yeni ve daha kapsamlı bir anlama sahiptir Bir grup tarafından paylaşılan anlam ve değerler bütünü ve bu bütünün çizdiği çerçeve içerisinde gelişen bir hayat görüşü. Yani kültür bireyin taktığı bir gözlük gibidir ve birey çevresini sarmalayan dünyayı bu pencereden görür. Gökyüzünün mavi olduğuna kimse karşı çıkmaz; fakat bireyin gökyüzünü mavinin hangi tonunda göreceğini işte bu gözlük belirler. Çatışma mı, İş Birliği mi? Şüphesiz farklı kültürler tarihin en eski dönemlerinden beri karşı karşıya geliyorlardı. Fakat son yüzyılda iletişim ve ulaşım alanında kat edilen ilerlemeler, finansal kapitalizmin yükselişi ve metropol nüfuslarındaki artış farklı kültürleri tarihte eşi benzeri görülmemiş derecede bir araya getirdi. Bu farklılıkların en sık bir araya geldiği alanın iş yaşamı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Öyle ki günümüzde toplumun farklı kesimlerinden gelen bireylerin bir arada bulunup, ortak bir amaç etrafında çalışması olağan bir durumdur. Bunun yanı sıra farklı dilleri konuşan kişilerin birlikte çalışması da gündelik hayatın olağan bir hali olmaya başlamıştır. Belki de birbirinden farklı bu hayat görüşlerinin bir araya gelip yeni bir “Global Kültür” oluşturma sürecini başlattıkları söylenebilir. Birbirlerinden farklı, belki de tamamen karşıt hayat görüşlerine sahip bireylerin bir araya gelip; günlerinin önemli bir bölümünü oluşturan iş hayatlarında ortak bir paydada buluşmaları durumu, bu karşılaşma ve bir arada olma süreçleri bilinçli yönetilmezse problemlere yol açabilir. Her birey kendi doğrusunun en “doğru” olduğunu düşünecek ve çalışma hayatı bir “çatışma” alanına evirilecektir. Fakat farklı kültürlerin bir arada çalışması demek her zaman çatışma anlamına gelmek zorunda değildir. Çok küçük dokunuşlarla bu risk ortadan kaldırılıp, bilinçli bir diyalog ortamı sağlanabilir ve farklı kültürlerin iş birliğiyle daha verimli bir çalışma ortamı kurulabilir. Ne Yapmalı? Farklı bakış açılarının bir arada aynı çatı altında barınması kurumlar için bir zenginlik kaynağıdır. Farklı perspektiflere sahip çalışanlar karşılıklı olarak birbirlerinin ufkunu açma potansiyeline sahiptir. Bu potansiyelin gerçekleştirilmesi ise bu bireyler arasında bilinçli ve karşıdakini anlamaya yönelik bir diyalogun kurulmasına bağlıdır. Burada kurumlara düşen görev, çalışanları arasında bu diyalogun kurulabilmesini sağlayacak zemini tesis etmektir. Dikkat edilmesi gereken ilk nokta şudur Kurum kültürü tek bir “resmi” bakış açısı üzerine kurulmamalıdır. Eğer kurum bu hataya düşerse bu “resmi” bakış açısı kendisine uyan çalışanları sivriltirken, uymayanları ötekileştirecektir. Böyle bir durumda ise farklı görüşlerin sentezinden bahsedilemez. Bu sebeple kurum kültürünü dar bir çerçeveye sıkıştırmamak önemlidir, ama yeterli değildir. Bunun yanı sıra kurum; bilinçli bir şekilde birbirinden farklı bakış açılarına değer vermeli, bunu çalışanlara hissettirebilmelidir. Yani iş yaşamında birey gündelik herhangi bir duruma ya da ortak bir soruna farklı bir açıdan yaklaştığında, görüşünün diğerleri için değerli olacağını bilmeli; kendi özgün bakış açısıyla girdiği diyalogun karşılıklı anlaşma ve çözüm odaklı olduğunu hissedebilmelidir. Yaşadığımız yüzyılda farklı kültürlerin oluşturduğu gökkuşağı birbirinden çok farklı renklere sahiptir. İş yaşamında bu farklı renklerden uyumlu bir bütün oluşturmak kurumların her bir farklı kültüre, bakış açısına gereken değeri vermesine; bireylerin ise birbirleriyle ilişkilerinde karşıdakini anlamak için çaba harcamasına bağlıdır. İşte o zaman uyumlu, yaratıcı; dolayısıyla verimli bir iş birliği mümkün olur. Kemal PEHLİVAN - DBE Kurumsal Gelişim Merkezi Araştırma ve Psikometri DepartmanıDBE Kurumsal Ölçme / Değerlendirme ve Eğitim Merkezi Bizi Arayın Eğitmenlerimiz Benzer İçerikler Farkındalık ve Kendini Bulma Sanatı Yoğunluğun içinde bir noktada artık gerçekten nerede olduğunuzu unutur ve kendinize yönelik farkındalığınızı kaybedersiniz. Zihninizi ve düşüncelerinizi... Uzaktan çalışanlar nasıl motive edilir? Pandemi ile birlikte pek çok çalışan evden çalışmaya geçti, şirketlerin büyük bir kısmı pandemi sonrasında da evden çalışmaya sürekli ya da en azından haftanın ... Duygusal Dayanıklılık Duygusal Dayanıklılık Duygusal dayanıklılık, kişinin değişime ve karışıklığa ayak uydurabilme kapasitesidir. Duygusal dayanıklılığı yüksek olan çalışanlar, ... İlginizi Çekebilir DEĞİŞİMİ YÖNETME SANATI “Organizasyonlar değişmez. İnsanlar değişir.” Şirketinizde performansı artırmak, fırsatları değerlendirmek veya önemli sorunları ... Sitemiz performansını artırmak ve kullanıcı deneyiminizi geliştirmek için çerezler kullanmaktadır ve bu web sitesini kullanmaya devam ederseniz, çerez kullanımını kabul etmiş olursunuz. Kullandığımız çerezler hakkında daha fazla bilgi edinmek için çerez politikamız Kabul Et Ülkemizde Farklı Kültürlerden İnsanların Bir Arada Yaşamasının Kültürümüze Katkıları Nelerdir? Yazınız. İnsanın olduğu yerde sosyallik olmalıdır. Çünkü insanlar birlikte yaşadığı zaman, eğlendiği zaman, ortak bir amaç uğruna çalıştıkları zaman yaşam daha kaliteli olur, geçirilen zaman daha keyifli olur. Bizim cennet vatanımızda da yaşayan farklı kültürlerden insanlar vardır. Önemi olan bu farklılıkların bir olma bilincine ulaşabilmesidir. Yani farklılıkların hayata renk katmasının ne kadar güzel bir özellik olduğunu görmeliyiz. Her yeterin kültürü kendine özgüdür. Dünyada bu kadar çok kültür çeşitliliğinin olması kültür zenginliğini de beraberinde getirir. Bizler ancak farklılıklarımız bizim bütünlüğümüz, birliğimiz şeklinde hareket edersek yaşam daha güzel olur. Farklı kültürlere, farklı kültürden gelen insanlara her zaman hoşgörülü, saygılı olmalıyız. İnsanı olmak istemediği bir kültüre, kültürel kalıba sokmaya çalışmamalıyız. Yani hiç kimseye kültürel baskı ve kültürel zorlama yapılmamalıdır. Ya da kültür sömürüsü yapılmamalıdır. Sevgi, saygı, dayanışma içinde farklılıklara hoşgörü ile yaklaşıldığı zaman o toplum daha huzurlu ve daha mutlu olur. Farklılıkların olduğu yerde gelişme de , ilerleme de kaçınılmaz olur. Farklı kültürleri tanıdıkça daha çok şey öğreniriz. Öğrendiğimiz yeni bilgiler, yeni kültürler kişiyi daha çok geliştirir. Kültürel alışveriş sağlanmış olur. Böylece her kültür birbirinden faydalı şeyler öğrenmiş olur. Bunun için farklılıklar içinde yaşamanın bilinci ile hareket etmeliyiz ve farklılıkların hayata renk kattığını unutmamalıyız. 4 yıl önce oluşturuldu. — 1 yıl önce güncellendi 17,819 okunma Toplumlar kimliklerini sahip olduğu kültür, geçmişten bugüne bir milletin sahip olduğu değerler olarak tanımlanıyor. Dünya üzerinde bulunan birçok ülke kendine has dokuya sahip topluluklardan oluşuyor. Her toplumda ırk, din, dil birbirinden farklılık gösterirken kültür de bu değişimden nasibini bulundukları coğrafi konum, tarih, yaşanılan olayların topluma etkisi ile şekilleniyor ve sahip olduğu kültürleri ortaya çıkıyor. Bu kültürler o ülkede üretimi, ticareti, yaşamı ve gelişimi de dolaylı olarak etkisi altına alıyor. Japonya Konfüçyüs’ün görüşlerine verdikleri önem, her evde yerini alan Hayırlı Evlat kitabı ve anayasa temellerinin Konfüçyüs’ün görüşlerine dayanmasından anlaşılıyor. Japon kültüründe ailenin önceliği ve devamı oldukça mühim bir yere sahip. Japon kültürü sarma kültürü olarak da biliniyor. Ürünleri, kıyafetleri, yiyecekleri etkileyen Japon kültürünün örnekleri sar, katla, bağla, dola mantığıyla oluşuyor. Özellikle tüm dünyada ses getirenler arasında Wrap, Kimono ve origami bulunuyor. Düğün birbirinden farklı usullere göre yapılabiliyor Şinto, Budist,Hristiyan olarak karşımıza çıkıyor ancak sanılanın aksine bunlar dini inançla ilgili değil. Japonlar için hayatlarını Şintoizm’e bağlı olarak yaşayıp, Budist olarak öldükleri söyleniyor. Bunun nedeni ise düğünlerini Şintoizm geleneklerine göre yaparken öldükten sonra cenazelerinde Budist geleneklerinin ön plana çıkması. Japon yaşam kültürü ise bilinenden biraz daha sade. Ev yapıları, boylarına orantılı olarak alçak tavanlı ve fazla eşya kullanılmadan döşeniyor. Japonların bir diğer ilginç özelliği ise bir kısmının yatak kullanmak yerine yerde yatmayı tercih etmeleri. Rusya Dünyadaki en zengin ve en yerleşmiş kültürlerden biri Rus kültürü. Rusya’da konuşulan yüzden fazla dil ve yüz elliden fazla etnik grup bulunuyor. Rusya’da Rusça büyük bir topluluk tarafından konuşuluyor. İkinci dil ise kaynaklarda hakkındaki bilgiye pek sık rastlanmayan Tetrian. Dostoyevski, Tolstoy, Puşkin bu kültürle yetişerek edebiyatın öncüleri oluyor, günümüzde edebiyat alanına yönelen düşünürler Rusya’ya gidiyor ve eserlerine burada noktayı koyuyor. Birçok sanat dalının önemle sergilendiği ve tohumunun yeşerdiği bu ülke kültürünü sanatla besliyor. Matruşka, Rusların ulusal simgelerinden ve aynı zamanda turistler için vazgeçilmez bir hediye olan bu bebekler oymacılık ve resim ile sanatları bir araya getiriyor. Bu bebeklerin Ruslar için anlamı oldukça büyük ve geçmişe dayanıyor. Matruşka, matur kelime kökeninden geliyor ve Ruslar bu bebeklerin iri görünümlü ve canlı anneleri betimlediğini gösteriyor. Hindistan Hindistan toplumun karma yapısından dolayı tüm zıtlıkların aynı zamanda tüm benzerliklerin bir arada yaşadığı bir ülke. Güney Asya’nın en büyük ikinci nüfusa sahip ülkesi ve yaklaşık milyar nüfusa ev sahipliği yapıyor. Her medeniyetten insanı ağırlıyor, buna rağmen insanlar kendi benliklerini kaybetmeden birlik halinde yaşıyorlar. Baharat dolu mutfağı, dini farklılıkları barındırması, Bollywood’u ve farklı gelenekleri ile bilinen Hindistan’ın kültür yapısı biraz farklı. Aynı coğrafyada köklenerek büyüyen Hindular atalarından gelen gelenekleri koruyup bunları günlük yaşamlarına yansıtıyorlar. Ruhani spritüalleri adeta bir gelenek hâline geliyor. Ganj Nehri günahlardan arınmak, aynı zamanda ölümden sonraki işlemler için kutsal görülüyor. Hindistan’da yedi yaşına basan kızlar,kocasıyla evlenene kadar köpekle evlendiriliyor. Bunun nedeni köpeğin kız çocuğunu koruyacağına inanılması. Drahoma geleneği olarak karşımıza çıkan ise bilinenin aksine evlenecek kızın erkek tarafına para vermesi oluyor. Bu nedenle fakir aileler için kız çocuğunun doğması oldukça vahim. Sati geleneğinde ise dul kalan kadınlar kendilerini yakıyorlar veya başkalarına yaktırıyorlar. Yılan dansı ise bir sembol haline gelen ve fakirlerin geçimini sağlamak için yaptığı bir kültür göstergesi. Türkiye Türk kültürü köklü ve eski çağlara dayanan bir geçmişe sahip. Bulunduğu coğrafi konum ile yapısında birçok farklı kültürü barındırmasına rağmen bu kültürleri kendi içinde ile bilinen toplum kültüründe gelen misafirlere kendini özel hissettirmek çok önemli. Türk kültürünün etkileri yemeklerde görülüyor. Kendine has lezzeti olan bu yemekleri başka yerde tatmak pek mümkün değil. Osmanlı’dan el alan bu lezzetler tatlarını damakta bırakıyor. Nazar boncuğu, koruyucu olduğuna inanılan Türk kültür sembollerinden biri.

ülkemizde farklı kültürlerin bir arada yaşadığına yönelik