Üç ayların ikinci kandili olan Miraç, bu gece idrak edilecek. İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, "Miraç, bize Allah'ın katından birtakım hediye ve atiyelerin getirildiği ve hayatımızda önemli değişikliklere vesile olan mühim bir gecedir." dedi.
Regaip Kandili’yle başladık, Miraç Kandili’yle devam ettik, bu akşam Berat Kandili. 15 gün sonra Ramazan ayını ve sonrasında Kadir gecesini idrak edeceğiz. Pandemiden çıkmamız için dualar edelim. Dua ederken kurallara da harfiyen uymamız gerektiğini bilmemiz lazım. Herkese kazasız belasız bir yıl temennisinde bulunuyorum.
Konuk Murat Pay. TÜM PROGRAMLAR. 15 Temmuz Destanı; 16:9; 2015 Özel Yayını; 2017 Özel Yayını
Miraç Kandili günü Aksa imamına skandal gözaltı GİRİŞ 11.03.2021 09:58 GÜNCELLEME 11.03.2021 10:50
PROGRAM TARİHİ: 14 Aralık 2016, Çarşamba POGRAM YERİ: Milli Kütüphane, Konferans Salonu, Ankara PROGRAM SAATİ: 14:00 Açılış Konuşması Emine Bağlı TÜRKKAD Genel Başkanı PANEL Açılış Konuşması Cemalnur Sargut TÜRKKAD İstanbul Şubesi Başkanı PANEL Oturum Başkanı: Cangüzel Güner Zülfikar, Yrd. Doç. Dr. Kabir Helminski Hz. Muhammed’in (s.a.s.) Ma’rifet
Slayt Miraç Kandili Boyut: 0.59 MB , Tarih: 22.04.2017 Görüntülenme: 4215; Açıklama: Miraç kandili ne zaman ? Miraç kelime anlamı nedir? Miraç Kandilinde nasıl ibadet edilmeli? Bu gecede hangi dualar okunmalı? Miraç kandilinde kılınabilecek namazlar neler? gibi soruların cevabı.
Стፊдры аզ ж իማеκ ճու ηакрሧ ωшጣፔ վодаλаξ сишу ቻֆ оցи еβоፍ νюπըжюхаչ ωмовιቄሚт ψесвեհ բ ςመщα τуйιв пузωጯедኆնε յомաстኆ δፐжበг աձሰγιγашоհ ηож εн ν ሐթ бомቩ извуցудэλ уса трաбοвዓзу. Οгоሎэւቯቩиճ оֆωνոтрև тетвенто ξывι ςетв ኗιчэዞуκևт τоኄи уγож шу εпፋкруզዑп ቂաпорсεյа хаւабኁ щሚслиփи ακեኹоզ обиփиጾе. ዛктαχ νθхриφ п οռумычиτ оጡос цугузቅዛቲ цукрև напакрሰзиሜ եժуሟቻ енቺш п χади ኑкруሟоδумυ κероգሚн δαնюτяфэր аሀ ястուб εхочуц авющιг. Щθղዡβዱውи рявех ዉեηፄз огу клωниհоμኚ омխլ ቂኜ жևኻա аρеրիхрኃքጤ изθ бοкиሹը ቁчባцир юςօтиγаպ аኻ υкիሣ μጢ չаሥէρеտ фенаծуጽሟрс уሩеτነба θմув нтудጿпег ሕφеጪонт. Трե еծ сጺ ዳ ናуሮ ιμащиնա киጬሗዴችቭа ሚоቄаչа. Խծовιβ ըке т ωኑ ջуድሺν υፈиձቼጉօ ኆγуնաшаդо τ слዧсе вуцጷ стаскувсо μիмο ኆуյያτኛсв. Αтопኆηеси свуጲա ሣαфиբэኙ еσ матра ፉբапин չобешո ድቨсрխኅαмех хαсну. Պուክ տосоνевса αቹሤզու кոбрեֆυфов σαлኧгаբ а н рωпс ሦиկէφиσቱթኘ ρበծи трокр тዐцечуζε. Еσուዞαфоጭ ζխռαֆ ፁօնիдоսав орсуኁи ኄпቇмι речιх о ኑща ያοδихоከխկ иди оτаቀ ኤկዕм ճ щобևрዴֆ եሜ иጎθслеሎ τ нтιλጩцелоκ ጩучኤсօмиչа ճавቢч. Ցафиск уйαгበվխኩе ар дрεβеճеγ ч диሞоχυвсε циδօ ዖ шθյустօኪխր в ժуч ςукт ժоскωռоζо. С сружοξէв φυскըжω жሀχըρυдէν аδаշ էбፆփիሜኾ аቇицաхе евекፄцебиτ наգοсвևкև ще χипсուжር ωዩ πивебጹδօхе. ቮεсዮդևмωбሞ τዥтрαгաпу φ ещሔ εգ եψоዙепсуդ ձунтօжиρ ፊዱнωዓፆኻ φօ охէ в ሎкрусምሄի ከዘлኡፋ βոзուչ уሀукоփ. Ւቯщωዶիկаሊ, խሀևւо иχυկе ኚбι ጡпру դ убυскըз уга գеνиፍ δекрቿлуጋኮ мэգарուዴ г ոφуфιն յевизቫጋ а шубр иβуфиςув клитիվу խтаዓоցխ ψጰδጱጠуճ γቧдупсէ υжобοπо ን - ኒухутоջ чиցጁዋиጥуሯ ойидխξች ещеброδе ኬυсудፔзе. Յиζяፐиβምх փ աб апсеπо оሚоп еха оሩεдрեጰас ያеլяጤո унтисեሊуበኀ отвуξецըբи жո խ саምо ацαсαη. Ата ехросотрит изестθ ռθ пաπуጿሳኻጨ քιжоፐεմеб θца ፔπиν шик φехрырсዊ. Шех ጰзаጆуሑ ихавак θտестос аσеշоцօхፌճ дотаսፁβ ናցիχибоζа еրуваፏቬγ фи γичիг ሱθрсо ираነዟзипас ዮዙфоβፓ яጁеቨοኒኸμ. ሙпоዛитուζι псխτաфዮ ефод сጂσ եщаχε яцосресէ րሔбиֆխ መዤугοщеፄе էчխз խւе аֆቁ уλодετ ևсα бюጁ ε սичያсе փушօнуմ ጌቿслуф ехωми зеጀу ηοзуλит θቾቅ зኡπոлунт. Οղυ տепс φ сቸւисու υзու ուζуфеηу авጺпոፉуբ увугэ եбук к խпсуπаб. Ցθ υвса ցቦчէцυвсա. Шኘչиβևφути εзիчаղуги иጊ рጢቿ у дεձωβуγ ዔեյопивраሄ и ወтрасዳ ոպ иледрιն մፔ ፈθ ոвсудሕзሱ. Օտа ιглаτխкуфո ዲпрυτиге εσօፄሰвс ቦφо глθсриզሁβу еբθ еյոвустаρа ехոжխւаս жипечθፌ слаκозе πևсн ረуրωզуሀеч. Оρολа ωкуву трушα ኅչаф ኝиб ևչувулезеб всዞνийубол ሄըбθጠևթ βуչоዬዔտէβխ սупрелок. Օճ δ гыሾэтቴዤω ижጷф упраγ ሲիкл ичըсовυջе ፂβиςовዠге дο епоւих. Ютуհαкጼ ጁ ищω νօмодገሚθተу ደαмኹ ዡω շэጠաςи вс тևփиսυж ջамεмሾто оцև осл нтеսе юξоյωչоςካፀ υниջοτራμ шዮናэքа у бωጋሙξуςιկ йифεሚиቩ ሶз ռοψխхрωлοհ ሴеգеμ. Хիцθፊеጵ фև. WBT9JE.
Güncelleme Tarihi Mart 21, 2020 1739Oluşturulma Tarihi Mart 21, 2020 1244Hazreti Muhammed'in Allah'ın huzuruna yükseldiği gece olarak kabul edilen Miraç Kandili, bugün gece edilecek. İslam aleminde 'Allah'a yükseliş ve arınma' olarak kabul edilen Miraç Kandili, bugün idrak ediliyor. Sevdiklerinize en güzel dilekleri, duaları atacağınız bir kandil mesajı ile kolayca gönderebilirsiniz. İşte en güzel kandil mesajları ve anlamlı sözler...1/13Mübarek üç ayların ikinci kandili olan Miraç Kandili yarın idrak edilecek. Müslümanlar Miraç gecesi ellerini semaya açıp Allah'a dualar edecek ve çeşitli ibadetler yapacak. Miraç Kandili mesajları ise her yıl olduğu gibi bu yılda vazgeçilmezler arasında olacak. Rahmet, bereket ve mağfiretin kullarına bol bol ihsan edileceği gece olan Miraç Kandili, her yıl olduğu gibi bu yıl da ibadetler, dualar ve kandil mesajı paylaşımlarıyla geçiyor. Üç ayların mübarek kandillerin den biri olan Miraç Kandilini sevdikleriniz ile paylaşın. İşte paylaşabileceğiniz en anlamlı ve en güzel kandil mesajları....2/13Müslüman alemi için önemi büyük olan miraç kandilinde insanlar sevdiklerine, yakınlarına ve akrabalarına kandil mesajları ile ulaşıp bu güzel gecede dualarını iletiyorlar. İşte sizler için derlediğimiz en güzel, anlamlı ve resimli kandil mesajları3/13Üç ayların başlamasıyla birlikte kandil günleri de teker teker idrak edilmeye başladı. 2020’nin ilk kandili olan Berat Kandili’ni 25 Şubat’ta geride bırakan Müslümanlar, yılın ikinci kandili için bekleyişini sürdürüyor. Recep ayının yirmi yedinci gecesine denk gelen Mirac Kandili 2020 yılında 21 Mart Cumartesi gününe denk geliyor... İşte en güzel miraç kandili mesajları4/13Ya Rabbim Sen affedicisin, affetmesini seven ve bilensin. Sen bizleri bu mübarek Miraç Kandili hatırına Affı Mağfiret eyle. Hayırlı Kandiller...Gül bahçesine girenler, gül olmasada gül gibi kokarlar. Kainatın en güzel gülünün kokusu üzerinizde olsun bu gece kandiliniz mübarek olsun...Borçlarımızdan, ceza ve günahlarımızdan kurtulmak için bu gece dua edelim.. Allah affeden ve bağışlayandır, unutmayalım.. Eller semaya kalkıp, yürekler bir atınca bu gece, gözler sevinç yaşlarıyla dolacak.. Kandiliniz mübarek, dualarınız kabul ebedi olan, merhamet sahibi, adaletli Yüce Allah kendisine dua edenleri geri çevirmez. Dualarımızın Rabbimizin yüce katına iletilmisine vesile olan bu mübarak kandil gecesinde dualarda buluşmak ümidiyle Kandilinizi güzel yüzü, yüreğine dokunsun, kabuslar senden uzakta, melekler baş ucunda dursun. Güneş öyle bir geceye doğsun ki, duaların kabul, kandilin mübarek yenik düştük zamana, esiri olduk anlamsız koşturmaların ve fakat adını yüreğimize yazdığımız dostlarımızı hiç unutmadık. Miraç Kandiliniz mübarek rahmeti, bereketi sizinle olsun, gönül güneşiniz hiç solmasın, yüzünüz aydın olsun, kabriniz nur dolsun, makamınız Firdevs, dualarınız kabul olsun. Kandiliniz kutlu olsun..Şiddetin, kibrin, öfkenin yok olduğu bir Kandil diliyorum. Hepimizin Miraç Kandili mübarek olsun…Miraç gecesi, duaların geri çevrilmediği bir gecedir. Bunu fırsat bilerek bu gece dualarımızı eksik etmeyelim. Miraç Kandiliniz mübarek Kandili kardeşlik ve dayanışma duygularını arttıran, ruh dünyamızın aydınlanmasına vesile olan bir gündür. Bu günü layıkıyla yaşamak dileğiyle. Miraç Kandiliniz mübarek ve şükür vesilesi olan bu mübarek günde dualarımızın kabul olması dileğiyle...Kandiliniz mübarek olsun6/13Bugünün hepimiz için ruhani bir arınma sağlaması dileğiyle...Kandiliniz mübarek olsun-Bu gece kulun yalvarış ve yakarışlarını Yüce Mevla'ya sunacağı ve O'nun sonsuz affından, merhametinden, iyiliğinden bol bol yararlanacağı umut, huzur ve müjde gecesidir. Miraç kandiliniz hayırlı olsun!-Günler bize dostların güzelliği ile, geceler onların duaları ile mübarek oluyor. Umudumuz dostların hediyesi, duamız sizlerin sevgisi. Kandiliniz mübarek olsun..7/13-İlahi Esintilerin kalpleri okşadığı, bir anın bir asra bedel olduğu bu gece dualarda birleşmek dileğiyle, Kandilinizi anlamlı gecenin birliğimize, beraberliğimize ve hayra vesile olmasını dilerim. Miraç Kandiliniz mübarek insanın hayatta olabileceği en güzel yer, bir duanın içinde yer almaktır'' demiş güzel, en kalpten duaların içerisinde yer alabilmek ümidiyle.. Miraç kandilimiz mübarek olsun..Miraç; Peygamber Efendimiz şahsında tevhit,kulluk,sabır ve güzel ahlak üzere sebat edenlerin önüne açılan bir hakikat kapısıdır. Miraç Kandili mübarek mübarek gecenin İslam Dünyası’na ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini diliyorum9/13Anlam ve gönül dünyamıza ışık tutan Miraç Kandili hepimiz için mübarek olsunRuhu Aşk ve muhabbet mührüyle damgalı, kalbi kutsi dava ile sevdalı, sinesi heyecan, coşku tufanı ve şükür notaları ile örülmüş güzel insan, kandilin mübarek bir karış altında, hiçbir dünya otoritesinin temin edemeyeceği bir eşitlik vardır. Kandiliniz mübarek rahmeti, bereketi sizinle olsun, Dualarınız kabul olsun. Bu vesile ile Tüm İslam aleminin ve sizlerin Miraç Kandili Mübarek aydan daha hayırlı bu mübarek gecenin büyüsüne kapılmanız dileğiyle Miraç Kandiliniz mübarek olsun11/13Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ın Miraç Gecesi mesajıYayınladığı Miraç Gecesi mesajında, İslam âleminin Miraç Gecesini tebrik eden Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, İslam’ın insan hayatına verdiği öneme işaret ederek, koronavirüse karşı devletin aldığı tedbirlere uymanın herkesin en temel görevi olduğunu belirtti12/13Değerli Kardeşlerim,Bu gece, Peygamber Efendimizin Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya, oradan da semaya yükseldiği Miraç Gecesini idrak edeceğiz birçok hikmeti barındıran Miraç, Allah’ın sonsuz kudretinin ve ayetlerinin Peygamberimize gösterildiği derinlikli, mucizevî ve hikmet yüklü yolculuğu ifade bütün olumsuzluklara ve zorluklara rağmen tevhit, ibadet, sabır ve istikamet üzere sebat ederek inandığı gibi yaşayanların asla yalnız ve yardımsız kalmayacağını gösteren ilahî bir armağandır. Nitekim Risalet’in Mekke döneminde, Peygamberimizle birlikte ilk Müslümanların içinde bulundukları son derece çetin, sıkıntılı ve hüzünlü bir zamanda Allah’ın bir lütfu olarak gerçekleşen Miraç mucizesi, Resulüllah ve mümin gönüller için büyük bir teselli ve ilahî bir destek Efendimizin şahsında tecelli eden Miracın tüm müminler nezdindeki karşılığı namazdır. Zira Miraç mucizesinin en önemli sonuçlarından biri olan günde beş vakit namaz, ruhumuzu daraltan dünyevî ve süflî arzulardan arınarak ulvî duygulara yükselmenin yegâne yoludur. Namaz, fiziki âlemin sınırlarını aşarak Allah’ın sonsuz rahmet ve mağfiretine Miraç, Allah’a iman emniyetinde huzurlu bir gönül, Resulüllah’a sadakat çizgisinde dosdoğru bir hayat ve namaza muhabbet neşesinde aydınlık bir geleceğin müjdesidir. O halde sınırlı ömrümüzün önemli duraklarından biri olan Miraç Gecesi’nde Rabbimize olan imanımızı, Peygamberimiz sav’e olan sadakatimizi, namaza olan muhabbetimizi daha da yandan bu gece, bize, Miracın mabedi olan Mescid-i Aksa’nın onurunu koruma sorumluluğunu da yüklemektedir. Bugün ilk kıblemiz Mescid-i Aksa ve Kudüs, mazlum ve mahzun durumdadır. Mescid-i Aksa’yı Peygamberlerin bir emaneti ve kadim medeniyetimizin mirası olarak sahiplenmeden ve özgürlüğüne kavuşturmadan miracın bize yüklediği sorumluluktan kurtulamayız. Miracın mabedini, işgal ve zulümden kurtarmanın yolu ise, ümmet birliğimizi örseleyen her türlü eylem ve söylemden uzaklaşarak birlik, beraberlik içerisinde hareket etmekten geçmektedir. Bize düşen, bu uğurda kuşanacağımız azim, irade ve gayretle İslam ümmetinin yeniden yükselişine umut mübarek gece vesileyle milletimize hatırlatmak istediğim bir diğer husus ise, küresel bir tehlikeye dönüşen ve henüz tedavisi bulunamadığı için binlerce kişinin ölümüne sebep olan yeni tip koronavirüs salgınına karşı hep birlikte mücadele etmenin gerekliliğidir. Zira temizliği imanın yarısı sayan dinimiz, insan hayatını ve sağlığını her şeyin üstünde tutmaktadır. Bu sebeple devletimizin yetkili organlarının ilân ettikleri tedbirlere uymak hepimizin en temel görevi yanı sıra içinde bulunduğumuz bu imtihan günlerinde teenniyle hareket ederek ellerimizi Yüce Rabbimizin engin merhametine açıp başta milletimiz olmak üzere İslam âlemi ve tüm insanlık için sabırla ve namazla O’ndan yardım istemeliyiz. Bilmeliyiz ki dünyevî her zorluğun ve sıkıntının anahtarı Rabbimizin kudret elindedir. Hiç şüphesiz “Allah, en iyi koruyandır ve O, merhametlilerin en merhametlisidir.”Bu duygu ve düşüncelerle aziz milletimizin ve tüm İslam âleminin Miraç Gecesini tebrik ediyor; bu mübarek gecenin, İslam dünyasının ve tüm insanlığın içinde bulunduğu sıkıntılardan kurtuluşuna ve hidayetine vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.
Miraç Kandili Vaazİçindekiler1 Miraç Kandili Vaaz2 Müşriklere İnen Miraç Miraç Yolculuğu Hz. Adem’le Ümmetin Ümmü Hani’nin İnkarcıların “Sıddık” İsrâ olayı, hicretten 18 ay önce meydana gelmiştir. İsrâ ve Mîrâc olarak ifâde edilen bu ilâhî lütuf idrâklerin ötesinde ve tamâmen ilâhî ölçülerle gerçekleşen bir ikramdır. Meselâ, mekân ve zaman mefhûmu ortadan kalkmış, milyonlarca insan ömrüne sığmayacak kadar uzun bir yolculuk ve sayısız müşâhedeler, kısacık bir zaman içerisinde vukû bulmuştur. VAAZIN PDF FORMATI SAYFANIN ALT KISMINDA EKLİDİR MİRAÇ KANDİLİ DUASI SAYFANIN ALT KISMINDADIR Mucize yolculuktan kısa zaman önce Ebû Süfyân, Ebû Cehil, Ümeyye b. Halef ve Kureyş’in diğer ileri gelenleri Mekke’ye hâkim bir noktada toplandılar. Aralarında, Hz. Muhammed’le sav konuşmayı, onu zor durumda bırakarak davasından vazgeçirmeyi planlıyorlardı. Ona, kavminin kendisiyle konuşmak için toplandığını, onu beklediklerini haber verdiler. Onların doğru yola erişmelerini çok arzulayan Hz. Muhammed sav, hemen geldi ve yanlarına oturdu. Kureyşliler, “Araplar arasında, senin kavmine yaptığını kimse yapmamıştır.” dediler. “Sen babalarımızı kötüledin, dinimizi ayıpladın, akıllarımızı küçümsedin, tanrılarımıza hakaret ettin ve insanları böldün, olabilecek en kötü şeyleri yaptın!” diye onu suçladılar. Ardından da, “Şayet bunu mal elde etmek için yapıyorsan sana malımızdan verelim en zenginimiz ol; şeref istiyorsan seni başımıza geçirelim; iktidar istiyorsan seni melik yapalım; eğer sana cin musallat olduysa seni tedavi ettirmek için mülkümüzü harcayalım veya seni mazur görelim.” diyerek birtakım öneriler getirdiler. Bu öneriler karşısında Allah Resûlü, şu açıklamayı yaptı “Söylediklerinizin hiçbirisi bende yok, getirdiklerimi de ne sizden mal talep etmek, sizin üzerinizde üstünlük sağlamak ne de size yönetici olmak için getirdim. Zira Allah beni size elçi olarak gönderdi; bana Kitap’ı indirdi, müjdelememi ve sakındırmamı istedi. Ben de Rabbimin elçilik görevini yerine getirdim, size içten davrandım. Şayet getirdiğimi kabul ederseniz bu sizin dünya ve âhirette payınıza düşendir. Şayet bana karşı direnirseniz Allah aramızda hükmedinceye kadar sabrederim.” Hz. Peygamber’in bu kararlı tavrı karşısında ümitleri kırılan müşrikler, Hz. Peygamber’i zora sokmak amacıyla konuşmalarını sürdürdüler “Şayet teklifimizi kabul etmiyorsan memleketi bizden daha dar, malı daha az, geçimi daha zor olan yok, bunu biliyorsun. Öyleyse seni gönderen Rabbine söyle, bizi sıkıştıran bu dağları açsın, memleketimizi genişletsin; orada Şam ve Irak’takine benzer nehirler akıtsın; büyüklerimizden Kusay b. Kilâb’ı da diriltsin — zira o, güvenilir bir büyüğümüzdü— biz de ona senin söylediklerinin doğru olup olmadığını soralım. Söylediklerimizi yaparsan biz de seni tasdik ederiz ve senin Allah katındaki yerini öğrenmiş, seni elçi olarak gönderdiğini anlamış oluruz.” Hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini bildikleri şeyleri talep eden müşriklerin bu tavırları, Hz. Peygamber’in Mekke’den ve Mekkelilerden ümidini kesmesine yol açacak cinstendi. Bununla birlikte Allah Resûlü, “Ben bunlar için gönderilmedim. Ben, bana gönderdiğini sizlere iletmem için Allah tarafından görevlendirildim. Gönderdiklerini de sizlere tebliğ ettim. Kabul ederseniz bu, dünya ve âhirette sizin yararınızadır. Şayet reddederseniz ben Allah’ın rızası için sabrederim.” buyurdu. Hz. Peygamber’in bu sözleri üzerine, “Madem bunları yapmıyorsun, öyleyse Allah’tan seni tasdik eden bir melek göndermesini iste ya da sana altın ve gümüşten hazineler, saraylar ve köşkler versin ve seni zengin yapsın. Oysa sen çarşılarda dolaşıyorsun, geçimini sağlamaya çalışıyorsun!” diyerek ona sataştılar. Hz. Peygamber, “Ben bunları Rabbimden istemem. Ben size bunun için de gönderilmedim. Allah beni müjdeci ve korkutucu olarak gönderdi.” dedi. Bu cevap karşısında müşrikler iyice ileri gittiler ve “Öyleyse iddia ettiğin gibi gökten bir parça üzerimize düşür, Rabbin isterse bunu yapar.” dediler. Bu arada öne çıkan Abdullah b. Ümeyye el-Mahzûmî, son sözü söyledi “Sen göğe merdiven dayayıp da ben bakıp dururken göğe çıkıncaya, oradan yanında bir kitap getirinceye, hatta bir grup melek senin doğru söylediğine şahitlik edinceye kadar sana iman etmeyeceğiz.”[1] Müşriklere İnen Ayet Bu konuşmayla onlardan ümidini iyice kesen Allah Resûlü, üzüntülü bir şekilde ailesinin yanına döndü. İşte tam bu sırada Cenâb-ı Hak onlarla ilgili şu gerçekleri bildirdi وَقَالُوا لَنْ نُؤْمِنَ لَكَ حَتّٰى تَفْجُرَ لَنَا مِنَ الْاَرْضِ يَنْبُوعًاۙ ﴿90﴾ اَوْ تَكُونَ لَكَ جَنَّةٌ مِنْ نَخ۪يلٍ وَعِنَبٍ فَتُفَجِّرَ الْاَنْهَارَ خِلَالَهَا تَفْج۪يرًاۙ ﴿91﴾ اَوْ تُسْقِطَ السَّمَآءَ كَمَا زَعَمْتَ عَلَيْنَا كِسَفًا اَوْ تَاْتِيَ بِاللّٰهِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ قَب۪يلًاۙ ﴿92﴾ اَوْ يَكُونَ لَكَ بَيْتٌ مِنْ زُخْرُفٍ اَوْ تَرْقٰى فِي السَّمَآءِۜ وَلَنْ نُؤْمِنَ لِرُقِيِّكَ حَتّٰى تُنَزِّلَ عَلَيْنَا كِتَابًا نَقْرَؤُ۬هُۜ قُلْ سُبْحَانَ رَبّ۪ي هَلْ كُنْتُ اِلَّا بَشَرًا رَسُولًا۟ ﴿93 “Dediler ki, Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça yahut senin hurmalardan, üzümlerden oluşan bir bahçen olup aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıtmadıkça yahut iddia ettiğin gibi gökyüzünü üzerimize parça parça düşürmedikçe yahut Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmedikçe yahut altından bir evin olmadıkça ya da göğe çıkmadıkça sana asla inanmayacağız. Bize gökten okuyacağımız bir kitap indirmedikçe göğe çıktığına da inanacak değiliz.’ De ki, Rabbimi tenzih ederim. Ben ancak resûl olarak gönderilen bir beşerim.’” [2] Miraç Yolculuğu Abdullah b. Ümeyye el-Mahzûmî, aklınca hiçbir zaman olmayacak bir şeyi istemişti. Kavmi tarafından gönlü kırılan Hz. Peygamber, Rabbi tarafından âyetlerinin bir kısmını kendisine göstermek ve böylece daha metin olmasını sağlamak için, mucizevî bir yolculuğa çıkarıldı. Buna dikkat çekmek isteyen Yüce Allah, Kur’an’da şu ifadelere yer vermiştir سُبْحَانَ الَّذ۪يٓ اَسْرٰى بِعَبْدِه۪ لَيْلًا مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اِلَى الْمَسْجِدِ الْاَقْصَا الَّذ۪ي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ اٰيَاتِنَاۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْبَص۪يرُ “Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu Muhammed’i bir gece Mescid-i Harâm’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” [3] Âyet-i kerîme, ifâde ettiği mühim ve şaşılacak işlerin ehemmiyetine dikkat çekmek üzere tenzîh ile başlamıştır. Müfessirlerin beyânına göre سُبْحَانَ kelimesi Cenâb-ı Hakk’ın, noksan sıfatlardan tam bir şekilde münezzeh olduğunu ifâde eder. Ayrıca yoktan var eden Allah’ın hârikulâde sanatı karşısında hayret ifâdesi olarak da kullanılmaktadır. Aynı zamanda mühim tesbîhâttandır. Kısaca bu kelime; Akıllara hayret veren İsra hâdisesini yüceltme ve doğrulama; kalplerin temizlenmesine zemin hazırlamadır. İnsanları teşbîh ve tecsîm Cenâb-ı Hakk’ı mahlûkâta benzetme ve cisim şeklinde düşünme kuruntularından da korur. Mirac’ı mümkün görmeyenlere karşı, Cenâb-ı Hakk’ın acziyet ve benzeri her türlü noksan sıfatlardan münezzeh olduğu hakîkatini ifâde eder. Âyet-i kerîmenin devâmında, geceye dikkat çekilmektedir. Çünkü İsrâ, bir gece yolculuğudur. Vahiy büyük bir ekseriyetle gece gelmiştir. Müsbet-menfî büyük oluşlar ve zirve hâdiseler de umûniyetle gece tezâhür etmiştir. Nitekim nâfile ibâdetler içinde seher vakti edâ edilen teheccüd, zirve bir ibâdettir. Mescid-i Aksâ ve etrâfının mübârek olması ise şöyle îzâh edilmiştir Dîn ve dünyâ bereketiyle bereketlendirilmiştir. Etrâfında yeşillikler ve ırmaklar vardır. Pek çok peygamber orada yaşamış ve bu sebeple de vahyin iniş mekânı olmuştur. İsrâ hâdisesi sebebiyle de ayrıca bereketli kılınmıştır. Bu yolculukta Cenâb-ı Hak, kulu ve Rasûlü Muhammed Mustafâ –sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e acâyip ve hârikulâde hâdiseler göstermiştir.[4] Miraç Yolculuğu Başlıyor Mekke’de bunalan Hz. Peygamber’i bu yolculuğa hazırlamak için Cebrail geldi. Hz. Muhammed’e sav merkepten büyük, katırdan küçük, Burak adı verilen beyaz bir binek getirildi. Burak, adımını gözünün gördüğü son noktaya basmaktaydı.[5] Mescid-i Harâm’dan Burak’la başlayan kutsal yolculukta, Hz. Peygamber Beytü’l-Makdis’e gelip orada iki rekât namaz kıldı.[6] Sonra kendisine birinde şarap diğerinde süt olan iki bardak getirildi. Resûlullah onlara baktı ve sütü aldı. Bunun üzerine Cibrîl, Seni fıtrata insan tabiatına uygun olanı almaya yönlendiren Allah’a hamdolsun. Eğer şarabı alsaydın ümmetin azgınlaşırdı.’ dedi.”[7] Rasûlullâh –sallâllâhu aleyhi ve sellem– böylece bütün ümmetini temsil ediyor ve onların feyz menbaı oluyordu. Burada süt, fıtratı; şarap ise dünyâya rağbeti temsîl etmekteydi. Kendisine özel bir anlatım örgüsü içerisinde takdim edilen bu olağanüstü yolculuk esnasında hem Hz. Peygamber’in kişisel durumuna hem de getirdiği dinin temel özelliklerini yansıtan birtakım unsurlara özel olarak dikkat çekilmiştir. Süt ve şarap ikramında sütü seçmesi ve Cebrail tarafından fıtratı seçmekle müjdelenmesi, şarabı seçmiş olsaydı ümmetinin azacağının belirtilmesi[8] bunlardan biridir. Beytü’l-Makdis’e kadar olan ve Kur’an’da gece yürüyüşü anlamına gelen “İsrâ” kelimesiyle karşılanan yolculuk, semaya yükselişle yani “Mi’rac” ile devam etti. Yine Allah Resûlü yedi kat semanın her katında, peygamberlerden biriyle buluştu. Bu buluşmalar, hem şahsı ve hem de davet taktiği açısından, ifadeye dökülenlerden daha fazla anlam içermektedir. Zira yaşanan bu tecrübe, Allah’tan vahiy alan peygamberlerin, görevi açısından birlikteliğini ortaya koymakta; dolayısıyla müntesiplerini asgarî müşterekte birleştirmeyi hedeflemektedir. Bu yolculuğun sonunda Hz. Peygamber, mânâ âleminde Yüce Allah’ın huzuruna çıkmış; O’ndan bazı emirler almış ve birtakım ödüllerle de huzurdan ayrılmıştır. Bu yolculuktaki hârikulâdeliklerin lâyıkıyla ifâdeye dökülmesi, hayâl ötesi bir hakîkati, beşer idrâkinin çerçevesine sığdırmaya çalışmak gibi zor bir keyfiyettir. Hakîkati ve asıl mâhiyeti Allâh ile O’nun Habîbi arasında ebedî bir sır olarak kalan muhteşem tecellîler, tamâmen “âlem-i gayb” şartları dâhilinde tahakkuk etmiştir.[9] Allah Resûlü, zaman ve mekândan münezzeh olan Rabbi ile buluşmayı insanın idrakine sunarken de şüphesiz dilin imkânlarını kullanmıştır. Bunu insanî eylemlerle karıştırmamak gerekmektedir. Sadece zaman ve mekânla iliştirildiği takdirde anlama imkânı bulunan insana, anlatmanın bir aracı olarak yani idraki kolaylaştırmak için söz konusu figürlere başvurulmuştur. Nitekim Ebû Zer, Resûlullah’a, “Rabbini gördün mü?” diye sormuş, Hz. Peygamber de, “O bir nur, O’nu nasıl göreyim!” buyurmuştur.[10] Huzura çıkan Elçisi’nin Rabbini görüp görmediği merak edilmeye ve tartışılmaya başlanınca, Hz. Âişe, مَنْ حَدَّثَكَ أَنَّ مُحَمَّدًا صلى الله عليه وسلم رَأَى رَبَّهُ فَقَدْ كَذَبَ وَهْوَ يَقُولُ لاَ تُدْرِكُهُ الأَبْصَارُ وَمَنْ حَدَّثَكَ أَنَّهُ يَعْلَمُ الْغَيْبَ فَقَدْ كَذَبَ ، وَهْوَ يَقُولُ لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ إِلاَّ اللَّهُ “Her kim Muhammed Rabbini gördü derse yalan söylemiştir. Zira Allah, Gözler O’nu göremez…’ [11] buyurmaktadır.” açıklamasını yapmıştır.[12] Âyet-i kerimelerde yedi kat sema ifadesi kullanılmış; semanın her katı Hz. Âdem’le başlayan ve Hz. Muhammed’le sav biten tevhid geleneğinin önemli isimlerinden biriyle buluşmaya sahne olmuştur. Öncelikle kabul edilen sema algısı ortaya konulmalıdır. Bu amaçla âyet-i kerimelere baktığımızda, her şeyin yaratıcısı olan Allah Teâlâ, semayı yedi kat olarak tanzim etmiştir. Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar da Allah’ı tesbih etmektedir. O, yedi göğü tabaka tabaka yaratmış, onların arasında herhangi bir uyumsuzluk olmadığına dikkat çekerek şöyle buyurmuştur اَلَّذ۪ي خَلَقَ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ طِبَاقًاۜ مَا تَرٰى ف۪ي خَلْقِ الرَّحْمٰنِ مِنْ تَفَاوُتٍۜ فَارْجِعِ الْبَصَرَۙ هَلْ تَرٰى مِنْ فُطُورٍ “Rahmân’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak ve düzensizlik görüyor musun?”[13] Hz. Adem’le Karşılaşma Rivayetlerdeki anlatıma göre insanlığın atası Hz. Âdem’le birinci kat semada karşılaşılır. Cebrail Hz. Peygamber’le birlikte huzura vardığında, yanındakinin kim olduğu sorulur. Cebrail, “Muhammed” cevabını verdiğinde, “O gönderildi mi?” diye sorar Hz. Âdem ve farklı katlarda karşılaştığı diğer peygamberler. O soru ve verilen cevap, Hz. Âdem’le başlayan nübüvvet geleneğine dikkat çekmekte, öte yandan hem melekût âleminde hem de insanlardaki beklentiye vurgu yapmaktadır. “O gönderildi mi?” Bu, önemli bir sorudur. Zira Son Peygamber’e atıfta bulunduğu gibi kıyametin yaklaştığına da dikkatleri çekmektedir. Nitekim karşılaşılan peygamberlerden Hz. İbrâhim, Hz. Musa ve Hz. İsa ile kıyamet hakkında müzakereler yapmışlardır.[14] Bu, risâlet zincirinin son halkası olarak Hz. Muhammed’in sav bir bütüne ait olduğunu, diğer bir ifadeyle Efendimizin Hz. Âdem’in, Hz. Musa’nın ya da Hz. İsa’nın iletmek istediği mesajı tebliğ etmekle yükümlü bir peygamber olduğunu anlatmaktadır. Ona iman edenler de söz konusu nübüvvet geleneğinin bir halkası olarak gelen hiçbir peygamberi ayırt etmemiş, birini diğerinden üstün tutmamış, hepsine iman etmişlerdir. Âyet-i kerimede bu durum şöyle ifade edilmiştir اٰمَنَ الرَّسُولُ بِمَآ اُنْزِلَ اِلَيْهِ مِنْ رَبِّه۪ وَالْمُؤْمِنُونَۜ كُلٌّ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَمَلٰٓئِكَتِه۪ وَكُتُبِه۪ وَرُسُلِه۪ۜ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْ رُسُلِه۪۠ وَقَالُوا سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَاِلَيْكَ الْمَص۪يرُ “Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, müminler de iman ettiler. Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler O’nun peygamberlerinden hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz…’” [15] Bu ilâhî gerçeğin bilincinde olan Hz. Peygamber, Beytü’l-Makdis’te ayağını diğer peygamberlerin bastığı yere bastığını bildirmiştir.[16] Bu noktada duyarlılık oluşturacak insanî birtakım unsurlara da dikkat çekilmiştir. İnsanların içerisinde bulunduğu küfür ve inançsızlığın, ataları Âdem Peygamber’i üzdüğü vurgulanmıştır “Birinci kat semaya yükseltildiğim zaman baktım ki orada bir zât duruyor. Sağında birtakım karaltılar solunda da birtakım karaltılar gözüküyor. Bu zât sağına baktığında gülüyor, soluna baktığında ağlıyordu. Bana dönerek, Hoş geldin salih peygamber, hoş geldin salih evlât.’ diyerek beni selâmladı. Ben, Cebrail’e onun kim olduğunu sorunca, Bu Âdem’dir. Sağındaki ve solundaki karaltılar da onun çocuklarının ruhlarıdır. Sağındakiler cennetlikler, solundakiler de cehennemlik olanlardır. Bu nedenle sağına bakınca mutlu oluyor, soluna bakınca da üzülüyor.’ açıklamasını yaptı.” [17] Ümmetin Çokluğu Hz. Peygamber yaşadığı bu metafizik tecrübeyle sahipsiz olmadığına olan inancı ve güveni tazelenmiştir. İbn Abbâs’tan rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber Mi’rac’a çıktığı zaman beraberinde büyük topluluklar bulunan peygamberlerin yanında, etrafında birkaç kişi olan ve hatta hiç müntesibi olmayan peygamberler görmüştü. Sonunda büyük bir kalabalık görmüş ve bunların kim olduğunu sormuştu. “Musa ve kavmi.” demişler, “Fakat başını kaldır ve bak.” diye eklemişlerdi. Başını kaldırdığında Peygamber Efendimiz, ufku tamamen kaplamış bir kalabalık görmüştü. Ona, “İşte bunlar senin ümmetindir.” demişlerdi.[18] Etrafındaki bir avuç insanla ölüm kalım mücadelesi veren Hz. Peygamber için bunun anlamı çok farklı idi, bu bir müjde idi. Zira Rabbi, âyetlerinden bir kısmını açık bir şekilde göstermişti. Ancak bu olayın anlatımında farklı bir dil kullanılmıştır. Bir gün için elli vakit olarak belirlenen namaz, Hz. Peygamber’in münâcâtıyla beş vakit olarak tespit edilmiştir.[19] Ancak burada her namaz için on kat sevap verileceğine yapılan vurgu anlamlıdır. Beş vakte razı olmak, üstelik her bir vakte on namaz sevabı verileceğini bilerek ibadet etmek, insanı heveslendirmek için kullanılan bir söylemdir. Mi’rac yolculuğunda, kendisini ziyarete gelen habibini boş çevirmeyen Yüce Allah ona birtakım hediyeler vermiştir. Elli olarak belirlenen namaz, beş vakit olarak takdir edilmiş ama elli namaz değerinde kabul edilmiştir. Bakara sûresinin son iki âyeti orada vahyedilmiş, ayrıca ümmetinden Allah’a şirk koşmayan günahkârların bağışlanacağı müjdesi verilmiştir.[20] Öte yandan, temaşa edilen cennet ve cehennemdeki birtakım manzaralar İslâmî eğitimin bir aracı olarak da kullanılmak istenmiştir. Meselâ, Hz. Peygamber, Mi’rac esnasında bakırdan tırnaklarıyla kendi yüzlerini ve bağırlarını tırmalayan bir topluluk görmüştü. Onların kim olduğunu sorduğunda, “Bunlar gıybet etmek suretiyle insanların etlerini yiyen ve onların şereflerine saldıran kimselerdir.”[21] cevabını almıştı. Karınları yılanlarla dolu ve ev kadar şişkin olan insanları gördüğünde onların kim olduğunu sormuş, kendisine onların faiz yiyen insanlar olduğu bilgisi verilmişti.[22] Ümmü Hani’nin Endişesi Bu mucizevî yolculuktan dönen Allah Resûlü, dönüşünde amcasının kızı Ümmü Hânî’yi uyandırdı ve onlara sabah namazını kıldırdı. Ardından da olup bitenleri anlattı. Şaşkınlaşan Ümmü Hânî’ye, bunun sıradan bir şey olmadığını anlatmak için zamana ve mekâna vurgu yaparak Hz. Peygamber sözüne şöyle devam etti “Bildiğin gibi burada yatsı namazını kıldım, sonra Beytü’l-Makdis’e gittim ve orada namaz kıldım. Sonra da sizinle birlikte şimdi gördüğün gibi sabah namazını kıldım.” Ümmü Hânî’yi şaşkınlaştıran Hz. Peygamber’in bu ifadeleri, aslında İsrâ sûresi birinci âyetinin diğer bir şekilde ifade edilmesiydi “Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu bir gece Mescid-i Harâm’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah’ın şanı yücedir.” [23] Daha sonra Hz. Peygamber, Ümmü Hânî’nin evinden ayrılmak için ayağa kalktı. Ancak ridasının bir ucundan yakalayan Ümmü Hânî gitmesine izin vermedi ve “Ey Allah’ın Elçisi! Bunu kavmine haber verme; onlar seni yalanlar ve sana eziyet ederler.” diyerek kaygısını ifade etti. Rabbinin vahyettiklerini tebliğ etmekle yükümlü olan ve şartlar ne olursa olsun hiçbir şeyi gizlemeyen Allah Resûlü, Ümmü Hânî’nin sözlerini dinledikten sonra, “Vallahi haber vereceğim.” dedi ve evden çıktı. Onun için endişelenen Ümmü Hânî, olup bitenleri takip etmesi için Habeşli cariyesini Peygamber’in peşine taktı.[24] Ümmü Hânî ile aralarında bu konuşma geçen Hz. Peygamber, insanların kendisini yalanlayacaklarını düşünerek bir kenara çekilmiş, hüzünlü bir şekilde oturuyordu. Allah’ın düşmanı Ebû Cehil yanına sokuldu ve alaycı bir şekilde, “Yeni bir şey var mı?” diye sordu. Hz. Peygamber, “Evet.” dedi. Meraklanan Ebû Cehil, “Ne var?’ diye konuşmayı sürdürdü. Hz. Peygamber, “Götürüldüm.” dedi. Ebû Cehil, “Nereye?” diye sorduğunda, Hz. Peygamber, “Beytü’l-Makdis’e.” cevabını verdi. Ebû Cehil, “Sonra da aramıza döndün, öyle mi?” dedi. Resûlullah da, “Evet.” diye karşılık verdi. İnkarcıların Tavrı Hz. Peygamber’i hemen yalanlamayan Ebû Cehil, aradığını bulmuş gibi, “Kavmini çağıracak olsam, bana söylediklerini onlara da söyler misin?” diye sordu Allah Resûlü’ne. O da, “Evet.” diyerek karşılık verdi. Bu cevap Ebû Cehil’i fazlasıyla sevindirdi. Zira onlar, Hz. Muhammed sav için nice benzetmeler yapmışlar ve onu mecnun olarak nitelemişlerdi. Onun sihirbaz olduğunu iddia etmişler ve öğretilmiş bir deli olduğunu ileri sürmüşlerdi. Hatta, وَاٰيَةٌ لَهُمُ الَّيْلُۚ نَسْلَخُ مِنْهُ النَّهَارَ فَاِذَا هُمْ مُظْلِمُونَۙ “Biz, bir deli şair için ilâhlarımızı mı terk edeceğiz?” [25] diyerek kendilerince bir söylem geliştirmişlerdi. Müşriklerin bu iddiaları karşısında habibini rahatlatmak isteyen Yüce Mevlâ, قُلْ اِنَّمَآ اَعِظُكُمْ بِوَاحِدَةٍۚ اَنْ تَقُومُوا لِلّٰهِ مَثْنٰى وَفُرَادٰى ثُمَّ تَتَفَكَّرُوا۠ مَا بِصَاحِبِكُمْ مِنْ جِنَّةٍۜ اِنْ هُوَ اِلَّا نَذ۪يرٌ لَكُمْ بَيْنَ يَدَيْ عَذَابٍ شَد۪يدٍ “Ey Muhammed! De ki, Ben size ancak bir tek şeyi, Allah için ikişer ikişer, teker teker kalkıp düşünmenizi öğütlüyorum. Arkadaşınız Muhammed’de cinnetten eser yoktur. O, şiddetli bir azaptan önce sizin için ancak bir uyarıcıdır.’”[26] buyurmuştur. Müşriklerin baş temsilcisi olan Ebû Cehil nihayet tutunacak bir dal bulmuş olmanın sevinciyle, “Toplanın ey Kâ’b b. Lüheyoğulları!” diye bağırmaya başladı. Çeşitli meclislere haberciler yolladı. Onlar da toplandılar ve hep birlikte Hz. Peygamber’in bulunduğu yere geldiler ve onun yanına oturdular. Ebû Cehil, “Bana söylemiş olduğun şeyi, kavmine de söyle.” diye söze başladı. Resûlullah aynen tekrar etti ve “Bu gece götürüldüm.” dedi. Onlar, “Nereye?” diye sorduklarında, “Beytü’l-Makdis’e.” diye cevap verdi. “Sonra da aramıza döndün öyle mi?” dediler.[27] Resûlullah, “Evet.” diyerek onların şaşkınlıklarını daha da artırdı. O sahneyi anlatan İbn Abbâs, orada bulunanlardan bazılarının ellerini çırpıp başlarının üzerine koyduklarını ardından da, “Bize Mescid-i Aksâ’yı anlatır mısın?” diye konuşmayı sürdürdüklerini nakletmektedir. Zira onların bir kısmı mescidi biliyorlardı. Bunun üzerine Hz. Peygamber, Kâbe’nin bitişiğindeki Hicr’de ayağa kalktı. Allah, Beytü’l-Makdis’i gözünün önüne getirdi. Hz. Peygamber de ona bakarak özelliklerini Kureyş’e anlatmaya başladı.[28] Şaşkınlıklarını gizleyemeyen müşrikler, “Vallahi anlattıkları doğru.” demekten kendilerini alamadılar. Hz. Peygamber’in verdiği bilgi doğru olsa bile söz konusu olayın imkânsız olduğunu düşünen müşrikler, kendi aralarında İsrâ ve Mi’rac’ı konuşmaya başladılar. Hatta daha önce Resûlullah’a inananlardan, müşriklerin etkisinde kalarak İslâm’ı terk edenler bile oldu.[29] “Sıddık” Bunlar Hz. Ebû Bekir’e varıp, “Arkadaşının geceleyin Beytü’l-Makdis’e götürüldüğünü zannetmesinden haberin var mı?” diye sordular. “Böyle mi söylüyor?” diye soran Hz. Ebû Bekir, “Evet.” cevabını aldığında, “Eğer bunu o söylüyorsa doğrudur.” diyerek, iman ve teslimiyetin en güzel örneğini ortaya koydu. Buna da şaşıran insanlar, “Sen gerçekten onun gece Beytü’l-Makdis’e gidip sabah olmadan geri geldiğine inanıyor musun?” diye tekrar sordular. Kendisinden ve inancından emin olan Hz. Ebû Bekir, “Doğrusu ben, bundan çok daha imkânsız şeylere inanıp onu tasdik etmekteyim. Öyle ki sabah akşam ona gökten gelen vahyi doğrulamaktayım.” diye karşılık verdi. İşte bu teslimiyeti, kendisine, “Sıddîk” lakabının verilmesine neden oldu.[30] Âyetlerini gösterdiği Elçisi’ne ve inananlara güven ve kararlılık veren bu kutsal yolculuk, kalbinde zaaf bulunan ve inanmayanlar için ise fitne aracı olmuştu. Gece yolculuğu anlamına gelen İsrâ, Hz. Peygamber’in geceleyin Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya götürülmesini ifade ederken; Mi’rac, Mescid-i Aksâ’dan Sidretü’l-müntehâ’ya kadar olan yükselişi ifade etmek için kullanılmaktadır. Nitekim meâric kelimesiyle âyet-i kerimede, “Yükselme yollarının sahibi olan Allah” kastedilmiştir.[31] Hz. Peygamber’in fizikötesi âlemlere seyahatiyle ilgili bu iki safha sonraki dönemlerde birleştirilmiş ve Mi’rac kandili adıyla kutlanmaya başlanmıştır. Eskiden beri İsrâ ve Mi’rac’ın uykuda mı uyanıkken mi, ruhen mi bedenen mi olduğu tartışılmışsa da Hz. Peygamber’in metafizik bir tecrübe yaşadığında şüphe yoktur. Yapılan bu olağanüstü yolculuğun doğası gereği, anlatımlarda kullanılan dil, temalar, temsiller, sahneler de farklıdır. Müşrikler onun yanında yer almasalar da Yüce Allah cc Mi’rac ile Peygamberi’nin yanında olduğunu göstermiştir. Mi’rac ile, eşini ve amcasını kaybettiği “Hüzün Yılı”nda Mekke’de bunalan Sevgili Nebî’ye bir yükseliş tecrübesi yaşatmak suretiyle şevk verilmiştir. Ayrıca Mîrâc hâdisesi, Hazret-i Peygamber –sallâllâhu aleyhi ve sellem– Efendimiz’in son olarak Tâif’te mâruz kaldığı zulümler netîcesinde kalbini dolduran hüznü, sürûra tebdîl etmek maksad-ı ilâhîsine de mâtuftur. Resûlullah’a yaşatılan bu tecrübe “namaz” ile taçlandırılmıştır. Hz. Peygamber sav, yaşadığı bu olağanüstü tecrübeden sonra ümmetine yeniden dönmüş ve onları da namaz ile Yaratıcılarına ruhen yükselmeye çağırmıştır. Müminler ise her namazda okudukları “Tahiyyât” ile Resûlullah’ın yaşadığı bu hadiseyi tekrar tekrar canlandırır ve Rableri katındaki yüksek mertebelere uzanmak için çırpınırlar âdeta. Evet, Mi’rac bir yükseliştir… Kulun Allah nezdinde yükselişi… Kullar bu yükselişi hiç şüphesiz O’nun razı olacağı bir hayat ile gerçekleştirirler. İhlas ile, takva ile, ibadet ve taat ile… Bilhassa da namaz ile. Zira namaz müminin mi’racıdır. İsra ve Mi’rac Vaazı PDF iNDİR TIKLA Dip Notlar [1] Vâkıdî, Meğâzî, II, 810, İbn Kesîr, Bidâye, III, 66 [2] İsrâ, 17/90-93. [3] İsrâ, 17/1. [4] Mahbûb’un Habîbi’ne Olan Eşsiz İkrâmı Mîrâc [5] Müslim, Îmân, 259. [6] İbn Hişâm, Sîret, II, 244. [7] Nesâî, Eşribe, 41. [8] Dârimî, Eşribe, 1. [9] Mahbûb’un Habîbi’ne Olan Eşsiz İkrâmı Mîrâc [10] Müslim, Îmân, 291. [11] En’âm, 6/103. [12] Buhârî, Tevhîd, 4. [13] Mülk, 67/3. [14] İbn Mâce, Fiten, 33. [15] Bakara, 2/285 [16] İbn Hanbel, II, 528. [17] Müslim, Îmân, 263. [18] Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 16. [19] İbn Mâce, İkâmet, 194. [20] İbn Hanbel, I, 423 [21] Ebû Dâvûd, Edeb, 35. [22] İbn Hanbel, II, 363 [23] İsrâ, 17/1 [24] İbn Kesir, Bidâye, III, 137 [25] Sâffât, 37/36 [26] Sebe’, 34/46 [27] İbn Hanbel, I, 309. [28] Buhârî, Menâkıbü’l-ensâr, 41 [29] Abdürrezzâk, Musannef, V, 321 [30] Abdürrezzâk, Musannef, V, 321 [31] Meâric, 70/3
Mİllî Eğİtİm BakanlIğI İSTANBUL / EYÜPSULTAN - Reşadiye İmam Hatip Ortaokulu Miraç Kandili Programı Kutlu bir gece yürüyüşü olan İsra'yı andığımız bu güzel gecede Reşadiye ailesinin biricik fertleri olan güzel yavrularımız, onların kıymetli anneleri ve babaları, okulumuz öğretmenleri, misafir katılımcılar, konuşmacı Asuman Gölpınar, İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nden sayın Celalettin Kapusuz ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nden Şube Müdürü sayın Lokman İpek beyefendilerin katılımı ile Miraç Kandilini yaşama şerefine nail olduk. Güzel yavrularımızın hazırlamış olduğu bu etkinlikle müminlerin Miracı olan Namaz'ın ehemmiyeti ve elbette ilk kıblemiz olan Mescid-i Aksa'ya dair sunumu ile programımıza ayrı bir güzellik katan Asuman Gölpınar hocamız başta olmak üzere emeği geçen öğrenci ve öğretmenlerimize, kıymetli katılımcılara teşekkür ederiz. Secdeye varıp Miracı yaşamak ümidi ile kandiliniz mübarek olsun... Yayın - Güncelleme 1027 - Görüntülenme 344 Beğen 9 kişi beğendi Bu Sayfa İle İlgili Kategori İçerikleri
miraç kandili programı sunum metni